Küllerinden Doğan Şehir : Berlin, Almanya

Merhaba!

Çok uzun zaman oldu buraya yazı yazmayalı. Bilenleriniz vardır Selanik'te 10 aylık EVS Gönüllülüğü yapıyorum. Kimi zaman yoğun olduğumuzdan buraya yazmaya vakit ayıramıyorum. Neyse, bir gün internette takılırken (gezi planı yaparken) EasyJet 'in Selanik - Berlin arası direk seferleri olduğunu öğrendim. Fiyatları araştırdım ve 1 ay öncesinden gidiş - dönüş 70€ gibi bir fiyata biletlerimi aldım. Daha önce Almanya'ya hiç gitmemiştim. Berlin de güzel bir başlangıç oldu doğrusu. Şimdiden söylemek gerekirse yazı biraz uzun olabilir. Çünkü anlatacak çok şey, eklenecek çok fotoğraf var.





Çoğumuzun ailesi zamanında bir Almanya macerası yaşamıştır herhalde. Bizimkiler mesela 30 sene önce kesin dönüş yapmışlar Almanya'dan. Dedemin evinde hala daha o zamandan kalma bazı eşyalar, anılar var. Bu sebeple çok büyük bir Türk nüfusu karşılıyor bizi Berlin'de. Türkçe, bazı yerlerde İngilizceden daha geçerli.
Berlin'e kasım sonlarına doğru gittik. Berlin için beklentilerim biraz yüksekti. Almanya'nın başkenti, büyük savaşlar görmüş tarihi bir şehir ve gerçekten bir Avrupa şehri. Kalacak yer konusunda sağ olsun orada benim gibi gönüllülük yapan bir arkadaşım beni ağırladı ve birlikte gezdik. Ama Berlin hostel konusunda da birçok seçeneği olan bir şehir. ( bkz: Hostelworld )

Selanik'ten ayrılırken hava yaklaşık 20 derece civarındaydı. Berlin'in soğuk olacağını tahmin ediyordum ama havaalanından inince yüzüme çarpan soğuk beni baya bi kendime getirdi. Havaalanı demişken Berlin'de iki adet havaalanı var. Schönefeld Havaalanı, EasyJet ve Ryanair gibi ucuz hava yollarının kullandığı Berlin merkeze biraz uzak olan bir havaalanı. Ama Berlin'in harika bir ulaşım ağı var ve gitmek istediğiniz her yere kolaylıkla ulaşabilirsiniz. İstasyondaki bilet makinelerinden bilet almak basit. Türkçe dil seçeneği ve kredi kartıyla ödeme seçenekleri var. Bir bilet 3.30€ ve makineye okuttuktan sonra 2 saat geçerliliği var.






Berlin'de ulaşım ağı olarak banliyö, metro, otobüs, tramvay ve taksi seçenekleri var. Cuma ve cumartesi gece geç saatlere kadar ulaşım var. Taksiler için ucuz diyemeyeceğim, havaalanından merkeze gelirken en mantıklısı banliyöyü seçmek olacaktır. Günlük sınırsız bilet ise 7.30€ ve gece 03.00'a kadar geçerli. Ben bilet almanızı tavsiye ediyorum. Çünkü herhangi bir kontrole yakalanma durumunuzda 60€ ceza ödemek durumunda kalıyorsunuz. 3 günlük gezide "Ulen kontrole falan hiç denk gelmedik derken gördüm görevliyi ve inanın hiç şakası yok yakaladığına direk 60€ cezayı kesiyor.




Arkadaşımla buluşup eşyaları evine bıraktıktan sonra hava kararmadan görülmesi gerektiğinden ilk durağımız East Side Gallery oldu. Berlin Duvarı'nın 1.3 km'lik kısmına 1990-1991 yılları arasında 105 sanatçı özgürlük mesajları veren çizimlerini işlemiş. Gerçekten tam bir açık hava müzesi görülmeye fazlasıyla değer!




East Side Gallery'den Alexanderplatz 'a yürüyerek geçmeye karar verdik. Biraz uzundu ama şehrin diğer kısımlarını da görmüş oldum. Alexanderplatz (Almanların deyimiyle Alex), büyük bir kulenin (restoran) etrafına kurulmuş, tam merkezde, çok büyük ve genellikle herkesin buluşma noktası olan bir yer. Kuleye çıkıp tüm şehri görebilmek mümkün, bilet ise yaklaşık 12€ civarında. Meydan içerisinde birçok restoran ve alışveriş merkezi var.




Berlin'de dolaşırken ilk şaşırdığım şey havanın saat 16.00 civarında kararmaya başlamasıydı. Çünkü o tarihlerde Selanik'te saat 18.00 civarında harika bir gün batımı izlemek mümkün. Kuzey'de yaşamak pek bana göre değil. :)

Alex'ten ayrıldıktan sonra çevredeki gezilebilecek yerlere bir akşam yürüyüşü yaptık. Önce Berliner Dom sonra ise Brandenburg Kapısı'na uğradık. Ayrıca Brandenburg'a çok yakın olan Holocaust Memorial da uğradık ama hiç bir ışıklandırma vs. olmadığı için akşam uğramak anlamsız. Tabii ertesi gün gündüz gözüyle de göreceğiz buraları.

Brandenburg Kapısı, tam anlamıyla Berlin'in simgesi. Yaz - kış her daim kalabalık olan bir nokta burası. Devasa ve tarihi olan kapı, akşam ışıklandırmasıyla çok güzel gözüküyor. Öğrendiğime göre yılbaşı kutlamaları ve bazı etkinlikler de burada yapılıyormuş.





Ertesi gün sabahtan başlıyoruz gezmeye. Buluşma noktamız yine Alexanderplatz. İlk durak Reichstag . Burası aslında parlamento binası. Ama burayı görmek için özel kılan yerlerden biri devasa bir yapı oluşu ve tepesindeki cam kubbe.

Tepesindeki kubbenin tam bir mühendislik harikası olduğu söyleniyor. Bunun nedeni kubbeye vuran ışığı değişik açılarda aynalardan oluşan bir yapı ile parlamento salonuna yansıtabilen, üzerine yağan yağmur suyunu arıtıp kullanan, üzerindeki güneş panellerinden elektrik elde eden son derece gelişmiş bir bina olması. Gel de Alman mühendisliğine hayran kalma. Birde Hitler'in bu binaya hiç ayak basmadığı söyleniyor ki bence çok ilginç.




Reichstag'tan sonra gündüz gözüyle görmek için tekrar Brandenburg Kapısı'na geçtik. Bence gece ışıklandırmayla daha ihtişamlı ve daha hoş.. Brandenburg'tan yürüyerek 3-4 dakika mesafedeki Holocaust Memorial 'a geçtik.  Burası adından da anlaşılacağı gibi 2. Dünya Savaşında hayatını kaybeden Yahudilerin anısına yapılmış, onlara adanmış bir anıt. Yaklaşık 19.000 metre kare alana kurulmuş ve 2711 bloktan oluşan anıt, bir açık hava sergisi gibi. Anmak, sakin kalıp düşünmek için güzel bir durak. Ama bence akşam gitmeyin çünkü herhangi bir ışıklandırma yok ve zifiri karanlık bir bölge haline geliyor. Bu arada şehrin en büyük parkı olan Tiergarten buraya çok yakın, aklınızda dursun.







Sonraki durak Postdamer Platz. Berlin'in bir diğer ünlü meydanı. Berlin Duvarından kalma birkaç parça da burada bulunuyor. Hatta bir tanesinin üzerine sakız yapıştırılmış. Neden bilmiyorum ama sanırım bir gelenek haline gelmiş. Ayrıca Sony Center'da bu meydanda bulunuyor. İçerisinde bir çok restoran, cafe ve bir film müzesi bulunduran bu yapı, konstrüksiyon olarak da çok ilginç. :)






Postdamer Platz çevresinde dolaştıktan sonra bir sonraki durağımız yürüme mesafesinde olan Topography of Terror Müzesi oluyor. Burası gerçekten inanılmaz. Benim gibi tarihi olaylara özellikle yakın tarihe meraklıysanız bu müze gerçekten tam size göre. Aslında tam müze denilemez. Fotoğraflarla Nazi Almanya'sını kuruluşundan sonuna ayrıntılarıyla anlatan, Almanya'nın savaş öncesi ve sonrası durumunu anlatan görsel ve işitsel olarak donanımlı harika bir sergi. Görsellerin altındaki açıklamalar sadece Almanca ve İngilizce. Bence zamanınız varsa en az 3 saatinizi ayırın derim. Giriş ücretsiz! Daha fazla bilgi için: tıklayınız.

Baya bir tarihi bilgiyle dolduktan sonra Berlin Duvarı'nın kalan bazı parçalarının bulunduğu ve hemen biraz ileride de Checkpoint Charlie'nin olduğu bölgeye gidiyoruz. Berlin Duvarı'nın parçalarını bir yapıyla kapatmışlar ve ücretli bir müze haline getirmişler. Siz bilirsiniz ama ben girmeye değeceğini düşünmedim. Buraları yüzeysel geçtikten sonra  Checkpoint Charlie 'ye geliyoruz. 




Checkpoint Charlie, Doğu ve Batı Berlin arasındaki ana geçiş noktası. Savaş süresince bu noktada geçişleri önlemek için Amerikan ve Sovyet askerleri nöbet tutuyormuş. Şimdi ise eski tip üniformalı bazı girişimcilerin ekmek teknesi gibi. Onlarla fotoğraf çektirebilir (5 €), çevresindeki dükkanlardan Dünya Savaşına ait hediyelik eşyalar satın alabilirsiniz. Hemen yakınında Haus am Checkpoint Charlie bulunuyor. Savaş dönemine ait bazı görsel ve araçların bulunduğu müzeye giriş 12.5€!





Haliyle bu kadar gezmeye karınlar fazlasıyla acıkıyor. Bence Berlin'deki yeme - içme kültürünü Türkler ele geçirmişler ve son derece başarılılar. Bizde bir Türk restoranına gidiyoruz. Fiyatlar gayet uygun ve porsiyonlar baya doyurucu. Ardından bir bara geçip bir şeyler içelim istedik. Yunanistan'da barda en ucuz bira 3€ civarında. Berlin'de fiyatları görünce cidden çok şaşırdım. Onlarca çeşit bira 1€ ile 4€ arasında ve tat olarak gerçekten başarılı. Gidince deneyebildiğiniz kadar farklı bira çeşitlerini deneyin. 


Gezimizin son gününe buluşma noktamız Alexanderplatz'tan başlıyoruz tekrar. Şanslıyız ki son günümüzde Christmas Market açılmış. Çok güzel bir ortam var. Bir sürü stant ve küçük dükkanlardan oluşan market gerçekten çok canlıydı. Hediyelikler, Alman mutfağından yiyecek ve içecekler gibi birçok şeyi bulup zaman geçirebileceğiniz bir ortam. Yiyecek fiyatları normal fiyatlara kıyasla bi tık daha pahalı gibi. Ama tezgahtaki görünüm inanılmaz, renk şöleni. Ayrıca sadece bir şeyler içmek içinde birçok stant kurulmuş. Sıcak şarabı kesinlikle deneyin, soğukta çok seveceksiniz. Ayrıca yine farklı çeşitlerdeki biraları da tadabilirsiniz.






Marketi dolaştıktan sonra biraz yürüyerek Berliner Dom'a ulaşıyoruz. Adından da anlaşılacağı gibi bir katedral burası. Görkemli ve etkileyici bir yapı ve içeriyi gezebilmek mümkün. (7€)






Hemen yanındaki bina ise bildiğim kadarıyla kütüphane ve orası da bir o kadar görkemli.



Buradan sonra yürüyüş yapıp birkaç dükkan gezdikten sonra bir kahve dükkanında mola veriyoruz. Çünkü soğukta gezmek gerçekten zor. Birkaç saat gezip bir yerlerde ısınmak için zaman harcamamız gerekti hep.






Akşamı ise (bence) mükemmel bir şekilde kapatıyoruz diyebilirim. Gitmeden önce okuduğum gezi yazılarının büyük birçoğunda insanların önünde kuyruk oluşturduğu Mustafa's Gemüse Kebap'tan bahsediliyordu. Bizde merak edip gittik. Biz gittiğimizde de o soğuğa rağmen önümüzde 10-15 civarında insan vardı. Şans o ya sıra bize gelince döner bitti ve yenisini takacaklarını onunda yaklaşık 30-35 dakika süreceğini söylediler. Zaten sıra bize gelene kadar bi 15dakika beklemiştik. Normalde hiç düşünmezdim bir döner için 1 saate yakın bekleyeceğim ama merak işte, bekletti bizi orada.



Ama sonucu görünce iyi ki beklemişim diyorum. Kesinlikle beklediğime değdi. Eti, sosları, hazırlanışı vs. her şeyi ile bence fazlasıyla başarılıydı. Elemanlarla konuştuğum kadarıyla 10 seneyi aşkın bir büfe orası, başka yerde şubeleri vs. yok, gerçekten dört bir yandan müşterileri var ve ufak bir efsane olmuşlar diyebilirim ama bu ünü hak ediyorlar. Ellerine sağlık her birinin.




Bundan sonra ise eve geçtik. Gün içinde gezmek ve güzel bir yemekten sonra yorgunluk iyice hissettirdi ve uçağımız sabah erken bir saatteydi. Eve gidip hazırlanmam gerekiyordu.

Berlin'de daha gezilebilecek birçok nokta var. Kısa bir liste halinde sıralayacak olursam;

- Museumsinsel (Müzeler Adası)
- Pergamonmuseum (Bergama Müzesi)
- Kaiser-Wilhelm-Gedächtniskirche (Yıkık Kilise)
- Gendarmenkart Meydanı
- Kreuzberg
- Berlin Neue Sinagogu (Yeni Sinagog)

- Schloss Charlottenburg


Berlin bence görülmesi gereken güzel, Alman disiplinini, düzenini, yaşam ve eğlence tarzını yaşayabileceğiniz bir şehir.

He bu arada EVS gönüllülüğümün yarısından biraz fazlasını bitirdim. Zaman gerçekten çok hızlı ilerliyor. Daha ilk günümü tamamıyla hatırlarken 5. aydan fazladır Selanik'teyim. Bununla ilgilide ufak bir yazı yazmayı düşünüyorum. :)


Sağlıcakla kalın, gönüllü kalın.

0/Yorumlar

Daha yeni Daha eski