Define arayıcıları için okuması gereken konudur,. Define gömenlerin noktalarıyla ilgili olarak hata payı çok az olan bazı bilgi ve tecrübeler paragraflara ayrılarak anlaşılır şekilde yazılmıştır..
Bu işle uğraşanların ve bizim de sıkça ifade ettiğimiz gibi banka ve başka bir koruma yolunun bulunmadığı dönemlerdeki insanlar para ve kıymetli eşyalarını,ancak kendilerinin belirleyebildiği en gizemli noktalara saklıyorlardı. Bu noktalar arazinin muhtelif yerleri olabileceği gibi evler, kiliseler ve çeşitli doğa yapıları olabiliyordu. Bunların dışında elbette her para gömenlerin kendine has belirlenmiş yerleri de olabilir. Bizim burada yapacağımız;para ve kıymetli eşyaların nerelere konulabileceğinin mantığı üzerinde durmaktadır.
Öncelikle şunu ifade edelim:
1. Gömüyü yapan kişi malzemesini gömmeden önce mutlaka iyi bir düşünce sürecinden geçecek,kendi yaşadığı bölgelerin içinde kendisine en uygun ve akla en yatkın yeri bulmaya çalışacaktır. Ancak akla yatkın olması kendi açısından önemlidir. Bu nokta başkası tarafından akla ve mantığa uygun olmamalıdır. Gömüyü yapan kişi en kalabalık bir yeri seçip oradaki gelen geçen insanlara da fark ettirmeden malzemeye bekçilik yaptırabilir.
2. Seçtiği gizli gömü alanı kendisinin sık sık ziyaretle kontrol edebileceği bir mekan olmalıdır.(b madde eşkıya ve muharipler için geçerli değildir). Özellikle ev ve bahçe gömüsü yapan insanlar oturup yattıkları odalardan ya da pencerelerden rahatça gözleyebilecekleri alanları seçerler.
3. Gömü yapan kişi ya da kişiler daha sonra tekrar geleceklerini düşündüklerinden dolayı da;gömü alanın çevresinde kendilerine uygun belirli yerleri nirengi noktası olarak alırlar. Bu madde arazi ve orman gömüsü yapanlar için daha önemlidir.
4. En son olarak; gömü yapan kişi;gömü alanı çevresinde bir takım işaretler koyacak ve onlarla yerin bulunmasını sağlayacaktır.Definecileri esasen en çok ilgilendiren meselede burasıdır.Ancak bu yönü işin aynı zamanda en zor olan kısmıdır. Zira gömü bıraktığı işaretin çözülebilmesi için öncelikle bu işin bir kuralının bulunmadığı bilinmelidir.Burada mantıklar zorlanacak,edinilen tecrübelerden yola çıkılarak bir sonuca varılmaya çalışacaktır. Bir de;gömücü kişinin sosyal yapısı,eğitim durumu,yaşadığı devir ve dine bakış açısı iyi bilinecektir.Sadece bunlarla bitmeyip bir de Grek, Roma, Frig, Bizans ve yerine göre Osmanlı alfabe ve rakam sistemlerinin bilinmesi kaçınılmaz olmaktadır. Son olarak da belki bir miktar tarih bilgisi definecinin en önemli malzemesi olmaktadır. Çünkü biz Hz. İsa'nın henüz doğumu 2.000 sene olmasına rağmen 3.000 yıllık İncil'den bahseden tarih uzmanlarını! Çok gördüğümüz için bu meselenin ne kadar önem taşıdığını da çok iyi biliyoruz.
Malzemeyi gömen kişinin yer sorununu çözmesi ile ilgili olarak bu kadar bilgi verdikten sonra,gömü mekanları üzerinde de bir miktar duralım:En az işaretlerin kendisi kadar, o işaretlerin bırakılacağı mekanlar da önemlidir. Bazen de hiçbir işaret bırakılmadan geçmiş anlayışlar doğrultusunda bazı gömülerin yapıldığını biliyoruz.
O halde;Anadolu'daki gömülerin sıklıkla nerelere gömüldüğünü,yapılan gömülerde hangi noktaların daha çok nirengi olarak seçildiğini görmeye çalışalım.Şurası asla unutulmamalıdır ki gömü yapan insanlar kendilerine gömü mahallerini belirlerken asla değişmeyecek olan ya da yakın zamanlarda yerinden oynamayacak olan yer ve mekanları ya da onlara yakın bölgeleri tercih ederler. Bu yerleri kısaca inceleyin:
ARAZİLER: Arazileri kendi şartları içinde çok iyi değerlendirebilen eski insanlar,kendi yaşadıkları devirlerdeki nüfus yoğunluğunu ve yol geçiş güzergahlarını göz önünde tutarak en az dikkat çekecek yerleri seçmişlerdir. Arazi gömenlerin çoğunda yerlerdeki sabit küçük kaya parçalarında ok, kama, cezve, nal, niş, sofra taşı, zincir, el ve ayak resmi ile hayvan figürlerinin işlendiği küçük taş parçalarıdır.
Yukarıda saydığımız ve benzeri olan işaretler genellikle kayalıklar üzerinde değil;yerdeki sabit küçük kayalara ve taşlara işlenir.
Burada dikkat edilecek bir husus arazi işaretlerinin kesinlikle bir tek olmayacağıdır.Hatta Ermeni toplumu mensuplarının kendi iç anlayışları doğrultusunda en az iki ya da üç işaret bırakmadan define gömmediklerini herkes bilir. Bu işaretlerin bir tanesi yön bir diğeri mesafe bildirmek zorundadır. Bazen hem yönü hem de mesafeyi tek kalemde bildiren işaretler de bulunabilir.Ol,yay,tek ayak vb. işaretler bunlardandır. Murçlu kayalar ise mutlak mesafeyi ve yönü sayarak bulmayı gerektiren motiflerdir.
Bu işaretlerin bir kısmı ters yönler için aldatmaca olarak da kullanılır. Ok işareti olarak verilen motifin bazı çeşitleri bunlardan biridir. Diğer bir kısım işaretler de bulunduğu taşın altını kazmayı ifade eder;cezve,değirmen taşı,musalla taşı,sofra taşı,yapraklı çiçek bunlardan bir kaçıdır.
Çizilen motifin gösterdiği yönde gidilerek adım ya da metre hesabıyla gömüsü yapılanlar ise gömücü kişilerin mantığını ve kullandıkları uzunluk ölçülerini bilmeyi gerektiren işaretlerdir.Bunlar da bir kısım oklar,kasatura,baş halkalı zincir,tek ayak, tek el,tabanca ya da tüfek vb. işaretler bunların bir kaçıdır. Osmanlı döneminde azınlıkların kullandıkları arşın ölçülerinin bilinmesi gibi bazı bilgiler burada önemlidir. Yine Roma ve Bizans gibi uygarlıkların bıraktıkları işaret ve semboller de bilinmezse malzemenin yerini bulmak mümkün olmayacaktır.
Arazi ve kayalık alanlarda bırakılan bir kısım işaretler sadece müjdesi verebilir. Asıl arayı bulmak da yine ikili-üçlü işaretlerin iyi tanınmasını gerektirir.
Yer taşlarına bırakılan önemli işaretlerden biri de parçalı motiflerdir.
Bunlar topal ayı,tek göz,noksan yapraklı çiçek,çolak papaz gibi işaretlerdir. Bu motiflerin kopuk ve noksan olan parçalarının bulunması gerekir. Malzeme kopuk parçanın yine altında değildir. Yakınında aranacaktır. Bununla ilgili bilgi kendi bölümünde verilmiştir.
Yer taşlarına çizilen haç veya yemin ifade eden istavrozlar ise bazen mezara,bazen de tapınağa nişan olarak bırakılmıştır.
Arazilerde tek ağaçlar ve ikili üçlü sıralı ya da geometrik şekilli olan ağaç grupları da önemlidir. Definecilerin sıkça bildikleri gibi çatal çamlar,eski ardıçlar,ahlat grupları aldatan yerler değildir.
ORMANLAR: Gömülerin sıkça yapıldığı alanlardan biri de ormanlardır. Orman gömenlerin sık ekilen grup ağaçlar yerine yol kenarı fakat belirli yetişkinlikte olan ağaçların yakınları tercih sebebidir. Ormanlar da yine dönemeç noktalar ya da bakıldığında bir köy veya ağılı görecek noktalar önemlidir. Eski orman da defineciler tarafından iyice bilinmesi çok mühimdir.
Orman içlerinde pek çok yerlerde kilise ,tapınak yerleri ile mağaralar mevcuttur. Bugün bu yerler bozulmuş tahrip edilmiş olabilir. O zaman buraların eski halini göz önüne alarak araştırma,inceleme yapmak gerekir.Yani eskiden orman alanı iken bugün çıplak arazi olarak görünen yerler olabildiği gibi tam tersi de olabilir. Hıristiyanlık öğretisi için de inziva ve riyazet vardır.Dolayısıyla bir kısım kiliselerle tapınakların orman içlerine yapılmış olması sıkça rastlanan durumlardır.
Papaz ve rahipler buralara çekilerek ibadette bulunurlardı. Yine aynı şekilde bazı manastırların gözlerden uzak ve tabiat ortamları içine yapıldığını sıkça görürüz. Trabzon'daki Sümela Manastırı bunların en güzel örneğidir.
KİLİSE ve TAPINAKLAR: Gerek inançları ve gerekse eski devirlerdeki güvenilirliği nedeniyle gömücü insanların tercih mekanlarından birisi de kiliseler ve tapınaklardır. Genel itibariyle kilise kapı girişleri ve yakın çevreleri halktan olan insanların en fazla rağbet ettikleri yerlerdir. Fakat kiliselerdeki papaz ve rahiplerin kendilerine ait has odaları asıl para mekanlarıdır. Zira halkın ve idarecilerin verdikleri paraları papazlar kiliselerin mihrap altındaki ya da kilise ile ev arasındaki kullandıkları dehliz içindeki özel yapılı ve güveli odalarında saklarlardı.
Dışarıdan ya da sonradan gelen devirlerin insanlarının bu mekanlarda sıkça tercih ettikleri asıl saklama noktaları kiliselerin avluları dır. Fakat günümüzde bu tür gömüler yok denecek kadar azdır. Bunlar ya soygunla alınmış, ya da avlular kaybolduğu için bugün bulunamaz hale gelmişlerdir. Mağara tipi kiliselerin ise ön cepheleri,yani bakıldığı zaman görülüp tarassut edilebilecek yakın çevreleridir.
DERE ve NEHİR KENARLARI: Yer değiştirmesi ve kaybolması kolay kolay mümkün olmayan bu tip yerler,define gömenler için vazgeçmez mekanlardan birisidir. Ancak burada bir hususa dikkat etmek lazımdır;derelerin yatak kenarları bu işlem için kesinlikle uygun değildir. Bir sel ya da akıntının felaket olacağını bilen eski insanlar daha ziyade nehir kenarlarındaki sert kayalık alanları seçerler,böyle gömüleri de mutlaka metal, ya da kalın pişmiş küpler içine koyarlardı. Nehirlerin dönüş noktaları ve nehirler üzerindeki eski köprülerin yakınları araştırılmaya değer mekanlardır. özellikle kazan dere dediğimiz derenin kazan yapan yerleri mutlaka incelenmelidir.
KÖPRÜ AYAKLARI: Köprü civarları gömü ileri için önemli olduğu kadar köprülerin ayakları da çok ilginç saklama mekanlarıdır. Özellikle taşı yapı köprülerin pek çoğunda ayak kısımlarını işaret eden bir takım motifler ve figürler görürüz. Bunlar bazen bizim gözümüzde süsleme ve tezhip sanatı gibi görülebilir ama aslında bir takım saklanmış eşyanın ifadesidirler. Hepsi için bir genelleşme yapmak mümkün değildir;ancak bu iddiamız pek çok yerde doğrulandığı için rahatlıkla ortaya koyabiliyoruz. Bu tür köprü ayaklarında haç,çiçek,çember,papatya ve güneş resimleri görülebilir. Genel işaretleri bunlardır. İstisna olanlar da vardır. köprü ayaklarına saklanan paralar en çok köprüyü taşıyan taşlar arkasına saklanır, bu taş alındığında köprü göçme tehlikesi varmış gibi lanse edilir.
PINAR ve ÇEŞME GÖZELERİ: Özellikle arazide gömü yapanlar için en ideal nirengi noktalardan biride çeşmelerin gözenekleri. Bunları bulabilmek insanı uğraştırabilir. Çünkü pek çoğunun yeri kaybolmuştur. Ancak pınar ve çeşmelerin kendileri de önemli noktalarıdır. Bunların üst kısımları 7-11-40 adım gibi ölçülerle saklama noktası olarak kullanılmıştır. Bir de çeşme ve pınar gömenlerin 4 yönden birisi baz alınır ve imkan varsa çeşme üzerine bu işlenir. Dikkatli bir bakıcı tahrip olmamış böyle bir çeşme kaidesinde bu işareti yakalayabilir. Bazı define uzmanlarının ifadelerine göre çeşme gömüleri,suyun aktığı yönde değil;tam arka istikametinde olmalıdır. Ancak çok sağlıklı bir bilgimizi ortaya koyalım: Çeşme ile yakın mesafedeki bir tepeyi üçgen alan gömücü,malzemesini çeşme ile tepeye üçgen gelecek şekilde koymuştu.
Çeşme ile tepe zirvesi 10 adım idi ve üçgen noktasındaki para da tam 110 adım da sabit gibi görünen bir kayanın altında idi.
Çeşmelerin yapı durumu müsait ise işlenmiş taşlarının içine ya da kaidesinin dibine gömüldüğünü anlatan kişiler de vardır. Balık,yılan ve kaplumbağa ve baston gibi değişik motifler buraların genel işaretleridir.
Paraların ve eşyaların çeşme/pınar yakınlarına gömülmesinin sebebi buraların bir nirengi noktası olması kadar aynı zamanda eski bir düşüncenin mirası olan anlayıştır. O da çeşmelerin kendisinin değil ama onun derinlerden gelen gözesinin suyu sakladığı gibi paraların da burada saklanacağına olan inançtır.
YOL AYRIM NOKTALARI (makas yerler): B nokta da çalışma yapacak kişilerin tarih içindeki eski yol haritalarını ele geçirmek ya da rivayetlerle bunları öğrenmek zorunlulukları vardır.
İşaretlerde ağzı açık makas ve bazen de kerpeten dört yol ağzını,kırık makas ise üç yol ağzını ifade eder. (Kırk makas bazen iki su yolunun birleştiği noktayı da verebilir.) Bu tür yerler define gömecek insanlar tarafından çokça kullanılmıştır. Gömücü kişi,nişanını makas,kerpeten,çapraz kılıç,iğne/iplik gibi motiflerle bu yerlere bırakır.
DEĞİRMEN İÇİ ve ÇEVRELERİ: Arkeolojik buluntulara göre insanoğlu buğdayı 6-8 bin seneden beri bilmekte ve kullanmaktadır. Buğdayın genel işleme yeri ise değirmenlerdir. Bu sistemin kullanıldığı ilk tarihleri bilemiyoruz ama şurası bir gerçek ki: ilk değirmenim yapıldığı günden bu güne kadar da insanoğlunun en vazgeçilmez uğrak noktalarından birisi buralar olmuştur.
Değirmenlere su taşıyan ark kenarları,değirmen yükleme yapılan sırt cepheleri,değirmen çarkının döndüğü istikametin uzak noktaları bu anlamda saklama yerlerinden birisidir.
Bizim aldığımız bir bilgiye göre değirmen sahibi kişi,kendi emanetini değirmenin porto(çift)kapısının sağ kanadının tam arkasına koymuştur. Görüldüğü gibi her insanın kendine göre bir gömü mantığı vardır. Bunların tamamına akıl sır erdirmek ve Şu define şöyle bulunur''diye ahkam kesmek mümkün değildir.
HÖYÜK ÜZERİ ve TÜMÜLÜSLER: En önemli gömü noktalarından birisi de buralardır.Biz Tümülüs ve höyüklerin iç yapısını anlatacak değiliz.Gömücüler için bu mekanların dış ve yakın çevreleri çok önemlidir.
Sadece define gömenler değil. Tümülüsleri yapan insanlar bile para ve diğer emvali,Tümülüs yerine nereye koyacaklarını zamanın da şaşırmış kalmışlardı. Çünkü Tümülüsleri birçok kavimler gibi Bizans toplulukları da yapıyorlardı. Tarihin en büyük soyguncusu olan Bizanslılar,ekonomik sıkıntıları sebebiyle kendilerinden öce yapılmış Tümülüsleri olduğu gibi kedi dönemlerinde yapılanları da buldukları ilk fırsatta soyup soğana çeviriyorlardı. Bunun içidir ki geç Bizans dönemi Tümülüslerine artık sadece ölünün cesedi konuluyor,armağanları ise yakın bir bölgede oluşturulan başka bir saklama mekanına bırakılıyordu.
Aynı mantıkta hareketle geç dönem insanları definecileri gömerken höyük ve Tümülüs ya da höyüğün yakın mesafedeki şurasına burasına gömüyorlardı. Çünkü buralar asla değişmeyecek ve bozulmayacak sabit mekanlardı.
Define işiyle uğraşan kişilerin bilmesinde fayda olan bir konuda şudur: Tümülüslerin yapıldığı dönemlerde değil çok daha sonraki bölge sakinleri kedi gömüleri yaparken mutlaka bu Tümülüs gerçeği göz önüne alarak gömme işlemlerini gerçekleştirmişlerdir. Tümülüslerin yakınlarında çoğunlukla eski ahlat ve ardıç gibi uzun ömürlü sert ağaçlar vardır.Ya da aynı bölgelerde akarsu,ya da bir tepe tabi dağ/gibi bir nirengi noktası vardır. İşte gömü yapan kişiler bu arazi yapılan arasında çoğunlukla adım hesaplarıyla üçgenler kurarlar Şayet elde harita veya benzeri bir kayıt
Yoksa dahi;Tümülüs çevreleri bu gözle mutlaka incelenmeli,bu bölgeler şüpheden uzak tutulmamalıdır.
Günümüzde de insanlar Tümülüs talan etmek yerine onların çevresindekini bulmaya çalışsalar hem risksiz,hem de sıkıntısız bir çalışma yapmış olurlar. Ruhsatla da yapılabilecek böyle çalışmalar neticesinde tarih dokumuza da zarar verilmemiş olur.
DAĞ ve TEPELER: Aynen; Tümülüs bölümünde anlattığımız gibi bu sefer de tabiattan küçük dağ ve tepeler define gömenlerin açısından mihenk noktalarıdır. Bu şekil bölgelere ait bir rivayet ya da harita ile karşılaşma durumunda:tepe ile çevresindeki çeşme,pınar,köprü,değirmen,yol ayrımı gibi nirengi noktalar gözden kaçırılmadan sağlıklı bir incelemeye tabi tutulmalıdır.
KAYALIK ALANLAR,KORUGAN TİPİ-ÇAĞIL ya da ÇAKIL YIĞMALARI: Kayalık alanlar bu tür bölgelerde yaşayan define gömenlerin için ideal saklama alanlarıdır. Tarihi geçmişi bulunan kayalık bölgelerde yerde yatay olan taşlarla ilgili bilgileri yukarıda vermiştik. Bir de dikey kaya yüzeylerine (yanaklara)bırakılan gömüler ve bunlara ait işaretler vardır.
Kayalık mekanların en çok bilinen gömüleri mihraplar,koltuk taşları, önleri ve altıdır. Bir de bazı hayvan figürleri yanaklı kayalara işlenir ve içlerinde küçük müjde sadedinde tek paralar ya da yakın bölgedeki büyük paraya ait haritalar vardır. Bu hayvan motiflerinin e çok bilinenleri ejderha,tosbağa(kaplumbağa),fil,ahtapot gibi hayvanlardır.
Ayrıca çoğu eski yerleşim yerlerinde gözlerimiz eski yaşantının büyük bir bölümünü görebilir. Bunlardan birisi yerleşim alanlarının yamaçlarına serpiştirilmiş irili ufaklı mezarlardır. Bunlar taşlarla yığınak halde bırakılmıştır. Bu tür bir bölgenin en yakınındaki tepe noktasının zirvesinde baktığımızda aşağıda taş yığılı mezarların daha büyüğü şeklinde çakıl yığını tepeciklerle karşılaşırız. İşte bu noktalar o devirdeki kabile reisinin ya da kral,kraliçe,vezir veya rahip olarak adlandırabileceğimiz en ileri gelen kişilerin mezarlarıdır. Bunlar korugan tipli olabilir veya bu şekilde taş yığınlarıyla örtülü haldedir.
Zengin,hiçbir zaman fakirin mezarında yatmayacağına göre bu kişi en tepe noktaya yerleştirilmiştir. Bazen yine en yakın bir tepe noktada ikinci bir mezarı aynı şekilde görebiliriz. Buradaki de ya ikinci bir kral ya da kral diyebileceğimiz kişinin eşi olan kişidir.
Bu mekanları biz özel yapılmış define mahalli olarak bildirmek istemiyoruz. Zaten bu tür yerlerde çok fazla parayla ilgili malzeme bulunmaz. İdoller, çanak-çömlek ve şahsi eşya gibi malzeme daha çoktur. Bu yerler zaten dış görünüşü itibariyle apaçık mezar olarak bilindiğinden mevzuat gereği,buralara kazı için izin alınamaz.
SAHTE MEZARLAR: Bilinen en çok saklama yöntemlerinden biri de sahte mezarlardır.Mezarlar bölümünde yeteri kadar anlattığımız için burada sadece şu noktaya dikkat çekip keseceğiz.,
Eşkıya ve Ermeni toplulukları Müslümanların mezarlık ve türbelere olan zaafını bildikleri için para ve kıymetli eşyalarını daha sonra gelip almak üzere bu tür yerlere saklıyor ve onları değişik bir biçimde şekillendiriyorlardı.Bizim insanımızda baba-dede kültürü de çok olduğu için bundan ziyadesiyle yararlanıyorlar e türbenin adını da filan baba-filan dede gibi isimlerle adlandırıyorlardı. Bu tür mezarlar da dikkatli olmak lazımdır.Yanlışlıkla bir Müslüman zatın kabri telef ve tahrip olabilir. En iyisi gerekli araştırma yapıldıktan sonra buranın bir mezar değil böyle bir define mahalli olduğunun anlaşılmasıyla bu yerlerde ruhsatlı çalışma için izin.alınmalıdır.
Sahte arazi mezarları genellikle uzun ve kıblesiz olur.Türbelere yapılan uzun sandukalar orada medfun zatın yüceliğine istinaden uzun imar edilmiştir. Bunlarla arazideki ya da mezarlıklar içinde olan uzun mezarları birbirine karıştırmamak gerekir.Bir örek vermek gerekirse;Eskişehir'in Seyitgazi ilçesinde yatan Seyyid Battal gazi yaklaşık yedi metredir.
MAĞARALAR: Mağaralar da para gömenlerin en çok rağbet ettiği mekanlardan birisidir.''İsli Mağara,Gazlı Mağara,Kemerli Mağara volçan mağarası 'gibi isimlerle meşhur olan ve aranan mağaraların normal şartlarında ne ifade ettiğini biz henüz bilmiyoruz. Ama fazla uzman olan bazı bulanık suların balık avcıları bu mağaraları kutsal hale getirip milletin rüyalarına sokuyorlar.
Elbette mağaralar insanların en eski dönemlerden beri kullanım alanlarıdır ve buraları evleri-ahırları ve hatta mezarları oralar kullanılmıştır. Ama asla define gömme yeri olarak kullanılmamıştır.Yani şunu demek istiyoruz:mağaralarda mutlaka para yoktur demiyoruz ama gazlı mağara,isli mağara diye adlandırılan mağaralar özel define
Yerleridir ve diyemiyoruz.Bunun kesinlikle bilinmesinde fayda vardır. Bu uydurma şeylerle akıllı definecinin zaman v para kaybına girmemesi gerekir.
Tarihin karanlık dönemlerine ait insanın büyük özenle resimlediği muhteşem galerilerden oluşan mağaralar aslında o dönem insanlarının yaşam alanları değildi. Zira buralarda yaşandığına dair herhangi bir kalıntıya ve günlük kullanım eşyasına rastlanmamıştır. Bazı durumlarda korunaklı kaya ağızlarını belli bir süre sığınak olarak kullanmış olmalarına karşın bunlar resimli mağaralar değildi.Resimli mağaralar belli önemli olaylarda veya yılın belli günlerinde topluca gelinip ayinlerin gerçekleştiği kutsal mabetlerdi.Bu kutsal. Mekanlar yalnızca rahiplerin gözetiminde bulunuyor,topluluk da ayin ve ritüellerle katılmak için buralara geliyordu.İlginçtir ki;binlerce yıl ayin ve ritüellere sahne olan bu mağaralar son derece temiz tutulmuş ve bu kutsal alanlarda herhangi bir artık kalıntıya rastlanmamıştır.
Yorum Gönder