GEZMECE-EĞLENMECE-KAPLICADA DİNLEMECE-POYRAZ DOĞA GEZİ GRUBUYLA TANIŞMACA

 


13-14 Aralık Cumartesi/Pazar günü Poyraz Doğa Gezi grubuyla güzel bir geziye gitmeye karar verdik. Gezmece-Eğlenmece-Kaplıca'da Dinlenmece dediler. Hem kış mevsimine girmenin, sıcak sularda yüzmenin, eğlenmenin, bir haftasonu kaçamağının keyfiyle aldık bavulumuzu elimize, çevredeki görülesi yerlere de uğramanın heyecanıyla sabah 06:30’da kalktık, Poyraz Doğa'nın otobüsünü beklemeye başladık. 


Otobüsümüz İncirli’den hareket ederek,  E-5 üzerinde bekleyen gezginleri bekletmeden, titizlikle aldı. Herkes saatine o sadıktı ki.. Bizde bu uyuma sevindik. 

İlk mola feribota yapılan kahvaltıydı. 




Kuşların eşlik ettiği feribot yolcuğuyla çayımızı içtik, yiyeceklerimizi yedik ve ilk gezi durağımız Gölyazı köyüne vardık. Gölyazı, Bursanın Nilüfer ilçesi, Uluabat gölü kıyısında, huzur dolu bir yer. Eski adıyla Apollont adı verilen, küçük bir yarımadaya kurulan, tarihi Roma dönemine kadar giden güzel bir balıkçı köyü. 
İlk olarak bizi Ağlayan Çınar adıyla anılan bir yüzyıllık çınar ağacı karşıladı. Değişik efsaneler yüklenen ağacın ilk efsanesi mübadele zamanı birbirini seven iki gencin bu ağacın altında ölmesiyle ağacın ağlaması şeklinde. Ama benim en çok hoşuma giden şey bir yeri gezip görüp gelince de internetten o yer hakkında anlatılanı daha bilinçli öğrenmek. İşte bu bilinç ile geldim bizim google amcama yazdım ağlayan çınar diye. Bakın aşağıdaki güzel bilgi karşıma geldi.

Çınar Neden Ağlıyor.

Anlatılan odur ki; şimdiki adı Gölyazı olan Apolyont şehrinde, Osmanlı döneminde Rumlar ve Türkler birlikte yaşarmış. Bizim delikanlı Mehmet güzeller güzeli Rum kızı Eleniye sevdalanmış. Çocukluktan beri süregelen bu aşk, Kurtuluş Savaşı yıllarında Rum köylerinin boşaltılmasııyla birlikte bir kabusa dönüşmüş. Mübadele ile Apolyontta bulunan Rumlar ile Selanik te bulunan Türkler yer değiştirmiş. Apolyonttan topyekün yola çıkan Rumlar içerisinde Mehmet'in sevgilisi Eleni ve aileside varmış. Bunu öğrenen Mehmet kalabalığın içerisinde sevdiği kızı Eleniyi aramaya başlamış. Tam onu gördüğü sırada Eleninin büyük ağabeyi Yorgi Mehmet'in yolunu kesip geri dönmesini ve Eleniyi unutmasını söylemiş. "Bizler artık kardeş komşular değil, düşman iki milletiz. Bu iş asla olmaz!" demiş. Mehmet sevdasından asla vazgeçmeyeceğini gerekirse bu uğurda canını bile vereceğini söylemiş. Bunun üzerine sinirlenen Yorgi, hançerini çekip defalarca Mehmete saplamış. Aldığı yaralarla acılar içerisinde kıvranan Mehmet, son bir gayretle Eleniyle gizli gizli buluştuğu ulu çınarın oyuğuna kadar gelmiş.
Vücudundan akan kanlarla çınarın oyuğuna şunları yazmış:"Canım sevdiğim, sonsuza dek seni burada bekleyeceğim." Konvoy ilerlerken Eleninin sırdaşı, can dostu Penelopi, Yorgi ile Mehmet arasında geçen tartışmayı görmüş koşarak can dostunun yanına giderek bütün olan biteni anlatmış. Olanları öğrenen Eleni, bir fırsatını bulup konvoydan ayrılarak doğruca sevdiğine koşmuş. Ancak çınarın oyuğuna geldiğinde her zaman en mutlu anlarını geçirdiği bu ulu çınar onun kabusu olmuş. Biricik sevdiği kanlar içerisinde oracıkta boylu boyuna yatıyormuş. Sevdiğinin başını kollarına almış, son kez gözlerine bakmış, hıçkırıklar içerisinde ağlayarak "Merak etme bitanem, az sonra kavuşacağız ve sonsuza dek bu çınarın oyuğu olacak yuvamız, bu çınar var oldukça sonsuza dek yaşayacak sevdamız..."demiş. 


Daha sonra belinden çözdüğü kuşağının bir ucunu çınarın bir dalına, diğer ucunu da boynuna geçirerek oracıkta canına kıymış. 

Efsane odur ki; ulu çınar bu hazin öykünün ardından kanlı gözyaşları dökmeye başlamış. 

Acıklı bir efsaneyi öğrendikten sonra, gezimizin göl kenarındaki güzel yürüşüne başladık. 



Mübadele zamanı buraya Selanik' ten gelen göçmenler yerleşmiş. Milliyetçi ve insanları sevecen, çalışkan, huzur veren, sanki bir hafta sonunu orada geçirmenin huzur vereceğini hissettiğiniz bir köy. Balıkçılıkla geçinen köyün yazın ne kadar güzel olabileceği hayalini kurarak ve bu  halini de merak ederek otobüslerimize döndük.
Köyün başlıca geçim kaynağını balıkçılık ve zeytincilik oluşturuyormuş. Her sene burada düzenlenen Leylek Şenliği de köyü hareketlendiren bir etkinlikmiş.




golyazi_bursa
fotoğraf : nereyekaçsak.blogspot'tan alıntı . Havadan Gölyazı yarımadasının görünüşü

Gölyazı’da en çok dikkatimi çeken bayrak ve Atatürk resimleri ile donanmış bir köy olması. Yakın tarihlerde milli bir bayrammı var dediğimizde, balıkçı bir beyefendi “bu bayrak için iki kere askere gittim ben” . “Bayrama gerek yok, biz her zaman bayrağımızı asarız dedi”.
golyazi_ataturk_bayrak


Gölyazı'da ilk rota ve de mecburi rota sahili dolaşmak olmalıdır. Yarım saatlık bir yürüme yoluyla Uluabat gölünü gezebilirsiniz. Sığ, uzun, ince bir göl diye bahsediliyor. Derin yeri 4 metre, ortalama derinliği de 2,5 metre imiş.

Gölyazı' da gezi boyunca bize eşlik eden bir de kerevitler vardı. Arkadaşımın gezinin ilk başında alıp gezi sonuna kadar otobüste ve otelde gezdirdiği kerevitler. 20 kadar kaçak kerevit yolcusunu ne rehber bildi, ne oteldekiler. İstanbul'a kaçak olarak giriş yaptı.. Canlı olarak öldürülme hikayesine çok acısam da sevenlerinin bizim balık tutkumuz gibi tutkusu olduğunu bilmemden dolayı her an yatağımıza şaka yollu konacak veya otobüste torbadan çıkacak korkusuyla İstanbul'a kadar getirdik.


Fotoğraf: Murat Atak (Poyraz Doğa)

Otelimiz vaktinde  vardık. Gönen Termal Otel..  Hemen üzerimizi değiştirip sıcak sulara kendimizi attık. Otel bahçesinde buharlı açık havuza girdik. Oradan çıktık soğuk havuza atlayarak vücudumuzu şokladık. 


Odalarımıza çekilip akşam yemeği için giyindik, güzel nezih ve zengin yemeklerle donanımla açık büfeden aldığımız yemekleri yedik ve gece geç saatlere kadar müzik eşliğinde tabiri caizse kurtlarımızı döktük.

Otelin bulunduğu yer merkezi bir alışveriş ve park alanı olduğu içinde akşam civarı keşf amacıyla küçük bir yürüyüş yaptık.

14 Aralık 2014 - Pazar : 

Sabah erkenden havuzlara gireceğimizi akşamdan kavurup, sabah savurarak "ayyy erken erken şimdi girememem, en iyisi kahvaltıya inelim" diyerek 07:30'da kahvaltıya indik. güzel bir kahvaltıdan sonra yine çevre yürüyüşüne gittik. Etrafta çok güzel yürüme parkurları vardı.  

Dönüş yolumuzda Manyas Gölü, Kuş Cenneti Köyü, Uluabat Gölü kıyısında eski bir Rum köyü olan Eski Karaağaç ve çevresini gezeceğimizi ve orada yemek molası vereceğimizi söyledi Rehberimiz. Bu heyecanla otobüslerimize yerleştik. 

İlk durağımız Manyas Gölü ve Kuş Cenneti Köyü idi.Kuşların cemakanlarda görüpte havada göremediğimiz bir mekandı.

Manyas kuş cenneti’nin bugünkü yeri "Prof.Dr. Curt Kosswig" ve eşi "Leonore" tarafından     1 Nisan 1938 tarihinde keşfedilmiştir. Buraya "Kuş cenneti" adını veren Kosswing’in çalışmaları sonucunda doğayı sevenler arasında bu güzel cennetin değeri kısa zamanda anlaşılmış, 1952 yılında ise İ.Ü. Hidrobiyoloji Enstitüsü tarafından buraya bir inceleme istasyonu kurulmuştur. 
Kaynak: Manyas Kuş Cenneti Nedir








Güzel resimler çektirip yemek molası için Eski Karaağaç köyüne vardık. Eskikaraağaç köyü Kadınları Çevre Koruma ve Kalkındırma Derneği lokalinde tarhana çorbası ve gözleme yedik.



Dernek leylek motifleriyle süslü hoş bir ortamı olan bir yerdi. Her ne kadar gözlemeler geç geldi diye şikayet edilse de biz erken oturmanın keyfiyle yemeğimizi yemiş ve çevre yürüyüşüne başlamıştık.


Eskikaraağaç köyü güzel bir balıkçı köyü, Kadınlarının bile balıkçılık yaptığını bir köy hanımefendisinden öğrendik. Hanımefendisi diyorum çünkü bu çalışkan kadınlar hem hanım, hem de efendilikle gerçek çalışkan bir köy kadınını temsil ediyordu. 

Koy yolunda yaşlı bir dedenin eski ve yeni cami minaresi hakkındaki hikayesini dinledik. Eskikaraağaç şenlikleriyle tanınan bir köymüş, güzel leylek şenlikleri olurmuş.

Bu köyde en sık yapılan espri de "Leyleği havada gördüm" esprisi.. Bizde leyleği görmeden gezmeyi seviyorsak, görseydik daha nerelere giderdik diye konuşarak göl kenarından Eskikaraağaç köyünü gezdik. Birde hatıra fotoğrafı çektirdik.

 


Yemekler yenilmiş, gezilmiş, temiz hava solunmuş, sıcak sulara dalınmış, güzel bir haftasonu geçirilmiş şekilde İstanbul'a dönüşe hazırlandık. 

Güzergah güzel, kısa bir tatili zevkli hale getirmek güzel.. Herşey güzeldi. Tavsiye edilecek bir güzergah, tavsiye edilecek otel. Paylaştım size de bavulunuzu hazırlayıp gitmek düştü. 










0/Yorumlar

Daha yeni Daha eski